Hollywood’un Yeni Göz Bebeği: Budapeşte
Budapeşte’ye ilk geldiğim zamanı hatırlıyorum, şehir enerjisiyle beni resmen büyülemişti. Tarihi değerlerin korunmuş olması, gösterişli mimarisi, sokakların sakinliği, bir o kadar da eğlence bulunması, insanların güler yüzlü olması ve neredeyse şehrin tamamının sarı ışıkla aydınlatılmış olması muhteşemdi. Hemen belirteyim ışık kısmı çok önemli, beyaz ışık tüm enerjiyi emen ışık tipidir, çok net. Binalar üzerindeki oymaları, heykelleri, yapılara göre değişiklik gösteren geometrik açıları ve kullanılan tuğlaların dokularını şehri gezdikçe daha da seviyorsunuz. Sanki dokunsanız sizinle konuşmaya başlayıp, çok uzun yaşanmışlıkları, hikayeleri anlatmaya başlayacakmış gibi her yer.
Sanata verilen bu değer içimi ısıttı resmen. Her sokakta sık kurduğum cümlelerden biri de “vay be burda ne film çekilir” olur. Şehri dolaşırken büyük bir avluya bakan bir bina görünce, hemen aklınızda romantik bir sahne ya da Ferzan Özpetek filmi beliriverir. “Bunu bir tek ben fark etmiş olamam” diye düşünürken Holywood’un bu şehri çoktan keşfettiğini öğrendim ve elde ettiğim bu bilgileri paylaşmak isterim.
Şehir Altın Çağını Yaşıyor
Blade Runner 2049’u izlediniz mi? Gerçek sizi şaşırtabilir; çünkü filmin tamamı Budapeşte’de çekildi. Filmde görülen şehrin o distopik atmosferi farklı çekim açıları ve biraz da efektle karşımıza bambaşka bir şekilde çıktı. Budapeşte, şu anda iki kişilik muazzam ses yalıtımlı odalar, geniş kostüm odaları ve büyük stüdyolara ev sahipliği yapıyor. Son on yılda, Macaristan sessizce Hollywood’un gözbebeği haline geldi.
İngiltere’den sonra Avrupa’da en çok filmin çekildiği yeroldu Budapeşte. Hatta Steven Spielberg ne zaman Münih şehri çekimi yapmak isterse, soluğu burada alıyormuş. Ridley Scott, The Martian filmi içinse; 2.000 ton kırmızı kum getirmiş. Macaristan’ın ilk büyük modern film stüdyosu olan ve 10 yıl önce yapılan Korda’daki 6.000m2’lik alanda bu filmin çekimlerini gerçekleştirmiş. Sizin anlayacağınız, Budapeşte’de küçük bir Mars yapmış kendine. Çekimi yapılan filmlerin listesi bir hayli kabarık. Tinker, Tailor, Atomic Blonde, Soldier, Die Hard 5 ve Angelina Jolie’nin In the Land of Blood and Honey derken liste uzayıp gidiyor. Hatta, Jennifer Lawrence’ın en güçlü filmlerinden Red Sparrow’un çekimleri de Budapeşte’de gerçekleştirildi ve ortaya oldukça başarılı bir iş çıktı. Zaten geçmişinde Sovyetler olan Budapeşte, ikna edici Rusya kareleri hediye etti.
“Film endüstrisi bu şehirde altın çağını yaşıyor.” demişti bir röportajında Pioneer Productions’ın yapımcısı ve genel müdürü olan Ildikó Kemény. Charlize Theron’un oynadığı Atomic Blonde, özellikle Budapeşte’de çekildi. “Budapeşte dost bir şehir haline geldi bizim için.” demeden de geçmiyor tabii. Mimari etkileri çok güçlü olan bu şehirde istenirse bir Paris karesi ya da sadece birkaç sokak ileride bir Moskovaçekimi çok inandırıcı şekilde yapılabilir. Yabancı şirketler Budapeşte’ye gelerek birçok ayrıcalıklara sahip olabileceklerini keşfettiler. Macaristan’ın 1990’lardan beri istikrarlı, uzun bir film yapım tarihi ve bir o kadaryabancı prodüksiyonlara açık daveti söz konusu. Evita,Arjantin’den sonra Budapeşte’de çekildi. Hatta Madonna’nın oynadığı bu filmde Budapeşte, çok ikna edici bir Buenos Aires görüntüsü sundu bizlere.
Atomic Blonde (2017) Charlize Theron
Dönüm Noktası
Şehri Hollywood’un merkezi haline getiren en büyük dönüm noktası 2004 yılında gerçekleşti. Macaristan Hükümeti çekim masraflarının %25’i için vergi iadesi getirdi.
“İşte bu her şeyi değiştirdi.” diyor Adam Goodman. Mid Atlantic Films’in kurucusu ve Howard Ellis’in ortağı. Budapeşte’de çok büyük bir fırsat gören 20thCentury adına, bir aksiyon fantezisi olan Eragon filminin ortak yapıma davet edildiler. Goodman ve ekibi büyük Hollywood yapımlarının çoğunu bu şehirde gerçekleştirdi. Hercul, Hellboy II ve The Martian bu projelerden en önemlileri. “Film çekimi için eskiden Prag gidilecek tek yerdi, ancak vergi teşviği bir gecede her şeyi değiştirdi. Bugün Budapeşte artık filmendüstrisinin başkenti ve ayrıcalıklarıyla yapım şirketleriyle çok daha iyi ilişkiler içerisinde. Ayrıca film yıldızları buraya gelmeyi çok seviyor. İnanılmaz oteller, birinci sınıf yemekler ve şehirde farkedilmeden dolaşabilme imkanı onlar açısından çokbüyük bir ayrıcalık. Ridley Scott ve Matt Damon The Martian için buradaydı ve onlarla harika zaman geçirdim.” diyor Goodman.
Şimdiki en büyük problemse, birçok film yapım şirketinin yapmak istediği projelerin bu şehir üzerinde birikmiş olması. Yani herkes buraya gelmek istiyor. Bir anlamda artık Budapeşte çekimler için sırada bekleyen yapım şirketleriyle dolu. Şarap üretiminin yapıldığı Etyek’e bağlı köyün 30 km batısında 2. Büyük stüdyo kuruldu. Bir kısmı girşimci SándorDemján tarafından karşılandı, Etyek’li olmasının etkisi var kesinlikle. Bu arada Korda isminin stüdyolara verilmesinin nedeni Macaristan doğumlu ünlü yönetmen Alexander Korda’ya ithaf edilmesidir. “Budapeşte eskiden sadece başkentti; fakat bunun gibi stüdyolara sahip olmak her şeyi değiştirdi. Şimdi tek bir noktada film yapmak için ihtiyacınız olan her şey elimizin altında. Bu stüdyoda bir sürü dönem filmi çekildi. KORDA STUDIOS büyük ses efektlerine ev sahipliği yapıyor. Görsel açıdan gereken casus filmleri için Sovyet tarzı mekanların çoğuna bu stüdyo imkan veriyor. Artıkbilim kurgu-fantezi filmlerine de imkan sağlıyoruz.” diyor Daniel Kresmery, Korda’nın Başkanı Üretim ve Geliştirme sorumlusu. Kresmery ayrıca mevcut Blacklot setinin Rönesans devrinde geçen tarihi film ve dizileri açısından da çok önemli olduğuna da belirtiyor. The Borgias ve Emerald City bu sette çekimi tamamlanmış projelerden bazıları.
Blade Runner 2049 – Korda ve Origo Stüdyolarında çekildi. “Filme ilgili her şeyin bu kadar gizli kalabileceğini düşünmezdik. 9 ay boyunca şehirde 1000 kişilik bir ekip vardı; ama hiçbir resim veyakonu sızmadı, Harrison FordWun kasabada eğlendiği görüntüler dışında. ” diyor Kresmery. Yani sizin anlayacağınız Budapeşte tüm kollarını açmış, Holywood’u sevgiyle kucaklıyor.
A Good Day to Die Hard (2013) Bruce Willis & Jai Courtney
Yerel Sinema Başarıları
Macaristan sinemasının da çok önemli başarıları var. László Nemes’in yönettiği Son of Saul 2016 Yabancı Dil’de En İyi Film Oscar’nı kazandı. Hatta ikonik bir hikaye olan yarış atı Kincsem’in hikayesi 374, 500 izleyiciyle tarihi bir rekor kırarak adını Macaristan film tarihine altın harflerle yazdırdı. Her iki film de oldukça saygın bir yapımcı olan Macar asıllı Andrew Vajna tarafından finansal olarak desteklendi. KendisiBudapeşte’de Escape to Victory ve Evita filmlerinin çekimini gerçekleştiren yapımcıdır.
Son of Saul (2015)
https://www.imdb.com/title/tt3808342
Kincsem (2017)
https://www.imdb.com/title/tt4964310
Ünlü bir Macar suç romanı olan Budapest Noir, Éva Gárdos yönetmenliğinde tekrar uyarlandı. Kesinlikle izlenmesi gereken filmlerden.
Budapest Noir (2017)
https://www.imdb.com/title/tt5161018
Red Sparrow (2018) Jennifer Lawrence
Ünlülerin Sevdiği Mekanlar
Peki gelelim film çekimleri sürerken ünlüler en çok nerelede dolaşıp, stres atarlar konusuna. Valla ben rastlamak, iki kelam etmek isterim denk gelirsem.Özellikle de Matt Damon’a soracaklarım var “Bu Jason Bourne’ün sonu ne olacak hocam?” diye.
Matt Damon
Oldukça eğlenceye ve gezmeye düşkün olduğunu söyleyen aktör en son 5. Bölge’deki Ötkert kulübünde görümüş. Bangkok Tayland restoranının sahibi de fırsatı kaçırmayıp Matt’le kendi özçekimini yapmış. Yani ben olsam özçekimle kalmaz spoiler alana kadar başının etini yerdim, taa ki güvenlikler gelene kadar.
Jennifer Lawrence
Öğlen zamanının çoğunu özel bir üye kulübü olan Brody Studios’ta geçirdiğini öğrendik. 7. Bölge’deki Klub Vittula’ya da uğramamazlık etmemiş. Red Sparrow’daki sıkı çekim temposunu ancak sindirdiğini söyleyebiliriz herhalde.
Jeremy Irons
İngiliz aktör The Borgias’ın çekimleri için sık sık Budapeşte’ye gelmiş. Tüm arkadaşlarına Dohány Caddesi’ndeki Sinagog ve Café Kör’ü tavsiye etmiş. Bir acı kahvenin 40 yıl hatırı vardır Jeremy, bilgin olsun.
Will Smith
Aladdin’in meşhur mavi cini Will Smith, Gemini Man’in çekimleri için Budapeşte’ye gelmişti. Oyuncu arkadaş canlısı, açık fikirli ve maceracı biri olarak bilinir. Macar Devlet Opera Binası’nın çatısında görülmüş, sonrasında Budapeşte’nin en popüler Hint restoranı Rajkot Palace ta misafirleriyle yemek yerken ortaya çıkmış. Ben de bir ara bu restorana mutlaka gitmeliyim, şans bu ya belki denk geliriz.
Cynthia Nixon
Sex and The City’nin ünlü oyuncusu da bu güzel şehri sık sık gezenlerden. Fransoz mutfağından leziz tatlar sunan Villa Bagatelle (Németvölgyi útca) ve Két Szerecsen Restaurant (Nagymező útca) da görülmüş. Gitmek lazım, Fransız mutfağında ne gibi tatlar var merak ettim doğrusu.
Mila Kunis ve Aston Kutcher
Bu ikili 2017 yılında FINA Dünya Kupası esnasında Budapeşte’de görülmüş. Hatta o döneme denk gelen Mila’nın doğum gününü Vintage Garden (Dob útca)’da kutlamışlar. Sonrasında Cinnamon (Csalogány útca) da kahvaltı esnasında görülmüşler. Tabii Mila’yı çevreleyen küçük hayranları da bu kahvaltıya eşilik etmekten kendilerini alıkoyamamışlar.
Jason Mamoa
Game of Thrones’daki Khal Drogo abimiz, Aquaman’deki beklenmeyen DC atağımız, 2020’de çıkması beklenen yeni Dune uyarlamasındaki Muadib’in kankası Duncan Idaho. Budapeşte’de yaşayan yerel halk yıldızla tanışma açısından oldukça şanslılarmış. Dune çekimleri sırasında mütevazi tavırlarıyla herkesin gönlünü kazanmış diye duydum. Meşhur New York Café’de görüldüğü yerler içerisinde. Bizim eve de 5dakika, resmen adam teğet geçip gitti. Görüp “Ah be Jason yazık ettiler sana GoT’da nasıl erken kıydılar koca Dothraki liderine.” demek isterdim.
The Martian (2015) Matt Damon
Şehrin Karakter Rolleri
Mid Atlantic Films CEO’su Adam Goodman, bize Budapeşte’nin karakter rollerine ait hızlı bir rehber sunuyor. Yani çekim yapılan lokasyonların nerelere benzediği yönünde bir rehber aslında bu. Aynı anda bir çok ülkeyi geziyorum, zaman yolcusuyum diyerek bir günde sosyal medyayı sallamak istiyorsanız bu lokasyonlardan fotoğraf paylaşmanız yeterli olur.
District I
Buda yakasının nehir kenarı kısmına denk gelen bir alan Castle District. Evlerin mimarisi kesinlikle Prag’ı andırıyor. I Spy filminde Eddie Murhphy ve Oven Wilson’n bir sahnesi burada çekilmiş.
District V
Opera binası çevresinde birçok film çekilmiş. Görünüş olarak Floransa ve Paris’i andıran bir mimari söz konusu her yanınızda. Hatta bazı açılardan şehrin bu kısmı Buenos Aires ve Londra görüntüsü bile verebiliyor.
District VII
En sevdiğim bölge diyebilirim. 1989’ların Berlin görüntüsünü andıran bir lokasyon kesinlikle ve ben bu bölgedeyim. Atomic Blonde çekimleri bu çevrede gerçekleştirilmiş. Çekimler esnasında bazı açılardan eksik görünü veren kısımlara, özel setler kurularak Berlin görüntüleri çok daha gerçekçi hale getirilmiş.
District XIV
Die Hard 5’in Moskova çekimlerine ev sahipliği yapmış. Elizabeth Bridge’deki araba-helikopter takip sahneleri izlemeye doyamazsınız. Ayrıca Madách Square veHeroes’ Square filmde görülmekte. Her gün gezdiğim bu yollardan Bruce Willis geçmiş, rastlayamadım gitti. Kısa bir röportaj rica ederdim kendisinden. Moonlighting (Mavi Ay) dizisiyle büyümüş biri olarak o zamanlardan kendisinin fanıyım. İlgilenenler için hemen IMDbveriyorum.
Moonlighting (Mavi Ay)
https://www.imdb.com/title/tt0088571
Budapeşte tarihi değerlerini muhafaze ederek, sanatına sahip çıkarak Hollywood’un ilgisini çekmiş. Bu sayede çok büyük bir ekonomik kazanç ve başarı sağlayan Macaristan Hükümeti harika bir iş çıkarmış. Şehir bu sayede ruhunu ve havasını korumuş sizin anlayacağınız. Boş görünen alanlara bina dikmemişler, çarpık kentleşmeye asla izin vermemişler, restorasyon çalışamalarını beyaz mermer döşeyerek yapmamışlar. Asla AVM furyasına kapılmayıp yerli halkın gözünde bu güzellikleri baki kılmışlar. Şehir bu anlamda çok rahatlatıcı ve kesinlikle boğucu değil. Adım attığınız her köşede bir anıt, resim, heykel, büst veya o lokasyonun tarihi önemini açıklayan bir yazı görmeniz mümkün.
Valla açıkçası imreniyorum bu duruma. Dilerim kendi ülkemde de bu değerleri korumak için doğru bir adım atılır. Bizim için de yepyeni bir dönemin başlangıcı olur.İhmal edilen, tahrip gören, ilgi gösterilmeyen tarihi değerler rüzgarda kaybolup giden kum taneleri gibi etrafa savrulurlarken, resmen içim acıyor.
Bir gün olur da Budapeşte’ye gelmek isterseniz, şehre adım atmadan önce tüm adı geçen filmleri izleyip öyle gelin derim. Çekimlerin yapıldığı lokasyonlarda güzel bir yemek yemek veya kahve içmek emin olun çok keyifli olacaktır.