FRANK HERBERT ve DUNE
40’tan fazla eseri olan Frank Herbert’ın gözbebeğidir bu hikaye. 1965’ten beri şimdiye kadar yayınlanan en iyi bilim-kurgu hikayesi ünvanını halen koruyor. Çok geniş bir hikaye örgüsüne sahip olması dışında, karakterlerin gelişen olaylara olan etkisi çok iyi anlatılmış. Uzun bir hikaye serisi olsa da, kesinlikle okunması gereken edebi eserlerden biridir. Böyle eserlerle ilgili benim en büyük korkumsa, film veya dizi uyarlamalarıdır. Bir eseri okurken hayalinizde canlandırdığınız yapılar, kişiler kötü uyarlanmış bir film yüzünden zarar görebilir. Hani şu bir çuval incir durumu yani. Bazen de film üzerine öyle güzel gelir ki ilaç olur, onu da defalarca izlersiniz. Yüzüklerin Efendisi üçlemesini her sene izliyorum, böylesi her zaman gelmez diyenlerdenim. Saygılar Peter Jackson.
Peki ya Dune?
Bu kısmı şöyle anlatmak uygun olur diye düşünüyorum. Hikayelerin film uyarlamaları teknik imkanlar karşısında bekletilebiliyor bazen; çünkü aksi bir durumda oyunculuk, görsellik, hikayenin akışı doyurucu olamıyor. 2 saat süren bir film bile olsa anlatılacak önemli noktalar eksik kalabiliyor. Hızlı anlatalım hikayeyi deyince de o film şeridi kabuğu soyulan soğan gibi kırılıyor. Ya bunu nerde yaşadın diye soranlara cevabım Avatar: The Last Airbender derim, herkes hatırlar. Böylesi muhteşem bir animasyonu izlemeden, hikayeyi bilmeden çeken bir yönetmen yüzünden koca hikaye mahvolmuştu hatırlarsanız. Hatta yönetmen M. Night Shyamalan çakmakla ateş büktürmüştü ya, pes doğrusu. Neyse ki Dune’un böyle bir sonu olmadı; rahatlayın diye hemen yazdım bakın. Anında çektim paraşüt ipini valla.
Dune (1984)
www.imdb.com/title/tt0087182
1984 yılında yönetmen David Lynch tarafından beyaz perdeye uyarlandı. 2 saat 17 dakikalık olan film hikaye anlatımı, görsel kalite, oyunculuk ve çekim teknikleriyle oldukça beğenildi. Filmde kötü çocuğu Sting’in canlandırdığının da altını önemle çizmek isterim. Yalnız fanlar açısından, film şeridi hikaye için 8 boy kısa gelmişti. Düşünsenize koskoca evren, farklı gezegenler ve yöneten haneleri anlatan bir hikaye var ortada. Bırak yönetmeyi kimsenin bulunmak dahi istemeyeceği bir gezegen olan Arrakis de cabası. Gel gelelim Arrakis, en önemli kaynağın merkezi; her şeye deva olan baharatın. Tabii özel bir baharat türü bu hikayede anlatılan, şimdi bir koşu aktarda bulmayın kendinizi. Efendim; hikayeye göre dışarıdan gelen bir ailenin erkek evladı, bu gezegende yaşayan yerli halkın uğramakta olduğu eziyete dur diyecek. Gezegene düzen gelecek ve huzur ortamı oluşacak. Bunu yaparken de gezegenin ruhuyla iletişime geçebilen tek varlık olacak ve baharatın dengesi kurulacak. Tabii türlü saray oyunları, mistik güçler ( no spoiler, no spoiler, no spoiler, sık dişini… ) ve saldırılar da var işin içerisinde. Bu arada önemli bir bilgi vermeden geçmek istemiyorum. Star Wars’ın babası George Lucas, bu eseri okuyup en etkilenen yönetmenlerden biridir aslında. Hatta Star Wars evreninde Luke Skywalker’ın büyüdüğü gezegen de bu esere tam boy ayna tutmaktadır. Bu arada Netflix’ten bu yapıma ulaşabillirsiniz.
Şimdi tüm bu kitapları okuduktan ve filmi izledikten sonra yeni bir yapım gelir mi diye ister istemez bekliyor insan. Bazen de ansızın gelen bir mini diziyle heyecan basıyor insanı, valla bana olmuştu.
Dune (2000)
2000 yılında 3 bölümlük ve toplamda 4 saat 25 dakikalık Dune tekrar geri dönmüştü; ama ne geri dönüş! Karmaşık hikaye örgüsünü zaman kısıtı olmayınca ne güzel anlatmıştı John Harisson. 2 kez Primetime Emmy alan dizi üzerine 7 ödül de eklemişti arayı soğutmadan. Efektler mi? Ya inanın adamlar kanvas üzerine çöl manzarası boyayıp çekmişler ve anlaşılmıyor bile. Düşük bütçeyle; ama güçlü bir senaryoyla dağları delmişler. Üstüne kamera ve ışık oyunlarıyla Matrix’teki Neo gibi mermilerden teker teker kaçmışlar. En az 5 kez izledim, kitaptaki en ufak detayı bile atlamamışlar, çölde gezen sincap benzeri hayvanlar dahil. Nihayet kitabı okuma fırsatı bulamayanlar için okumuş kadar olursun diyebileceğim bir mini seriydi ortaya çıkan iş. Hayranlardan tam not alan bu mini seri, oyunculuk kalitesi açısından da çıtayı bir hayli yukarı taşımıştı. Öyle ki; yaptığım araştırmalar sonucunda şu detayı öğrenmiştim. Figüranların tamamı tiyatro kökenliymiş. Dizide rol alabilmek için en az 10 oyun sahnelemiş olmaları gerekliymiş. Ayrıca başrolde kimler yok ki; William Hurt, Saskia Reeves ( Keanu Reeves’le alakası yok kesinlikle ), Alec Newman, Ian McNeice ve daha kimler kimler.
Peki bu seriyi bu kadar başarılı yapan ekip ve sahibi kanal yerinde durur mu sizce? İnanın durmadılar.
Children of Dune (2003)
2003 yılında yeni bir mini seriyle geri dönüş yaptılar. Dune’un Çocukları adlı eseri konu almışlardı bu kez ve yine başarılı bir iş çıkarmışlardı. Prime Time Emmy ödülü dışında 8 ödül daha topladılar. Aynı oyuncular, büyük bir ekip ve çok daha yüksek bütçeli bir yapım olmuştu. İzlemeye doyamazsınız emin olun. Hatta şimdilerde X-Man’in yeni serilerindeki profesörü canlandıran James McAvoy, bu dizideki Leto Atreides rolüyle parlamıştı. Bize bu iki seriyi hediye eden tüm ekibe buradan çok teşekkür ediyorum, evrene mesajım var.
Yalnız şimdilerde başka bir heyecan kapladı içimi. Gelen set görüntüleri ve haberleriyle daha fazla bekletmeden onu da söyleyeyim hemen.
Dune (2020)
Yeni Dune geliyor arkadaşlar, duyduk duymadık demeyin! Oyuncu kadrosu bir hayli zengin ve set fotoğraflarından da anladığım kadarıyla özenildiği çok belli. Yönetmen koltuğunda çok iyi biri var, içiniz rahat olsun: Denis Villeneuve. Bu kim diye soranlara, 5 film ismi vererek kendisini hatırlataym hızlıca: Blade Runner 2049, Arrival, Sicario, Prisoners ve Incendies. IMDb skorları gayet iyi filmler, yani bu yönetmenden kötü bir iş çıkmaz gibi geliyor. Bu harika eseri bugünün teknolojisi, çekim teknikleri ve görsel efektleriyle coştururlar umarım. Aksi halde büyük bir kitlenin eleştirisi yönetmeni beklemekte, haber uçurabilen varsa uçursun.
Frank Herbert’ın bu saygı duruşunu sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum. Yazar ilk film olan 1984 yapımı Dune’u izledikten 2 yıl sonra, hayata gözlerini yumdu. Geride bıraktığı hikayelerin her biri bizim için bir hediye niteliğinde ve bu açıdan çok şanslıyız.
Dune’un hak etmiş olduğu değeri tekrar görmesini diliyor, tüm hayranlarına “He who controls the spice controls the universe. Spice Must Flow.” diyerek bu haftaki yazımı sonlandırıyorum.
Sağlıcakla kalın.
“ Çok şükür yeni uyarlamayı M. Night Shyamalan yönetmiyor!”